Genel olarak dağlık ve yüksek bir plato üzerinde kurulan Sivas’ın arazi yapısının ortalama yüksekliği 1000 metrenin üzerindedir. Dağlar, bu dağlar arasında vadiler, çukurlardan oluşan ovalar ve dağların aşınması ile oluşan yüksek platolar ilin başlıca yüzey şekillerini oluştururlar.
Ülkemizin doğal yapısı itibariyle doğuya doğru gidildikçe rakım yükselir. İl merkezinin batısında yer alan Gemerek, Şarkışla, Yıldızeli, orta kesimlerindeki Merkez ve güneyindeki Kangal ilçeleri aşınma ile düşmüş dağlar ve geniş platolarla kaplıdır.
İl merkezinin doğusunda kalan Hafik, Zara, İmranlı, kuzeyinde kalan Koyulhisar, Suşehri, güneydoğusunda yer alan Gürün ve Divriği’de batı ve orta kesimlere göre çok sarp ve diktir. Geniş alanlar kaplayan sıradağlara, derin sarp ve uzun vadilere buralarda rastlanmaktadır. Kızılırmak vadisi boyunca uzanan kıyı düzlükleri ile Suşehri ovası ve Divriği-Palanga düzlüğü dışında, bölgede önemli düzlüğü yoktur. Güç geçit veren yüksek yörelerin kimi kesimleri fundalıklarla kaplı olmakla birlikte buralar genellikle bitki örtüsünden yoksundur. Doruklardan vadi tabanlarına batıya doğru yükselti hızla düştüğünden bu çıplak kesimde aşınım çok şiddetlidir.
Sivas; Kızılırmak, Yeşilırmak ve Fırat Nehri’nin oluşturduğu üç vadi arasında yer almaktadır. İl topraklarının büyük bölümü İç Anadolu ikliminin ektisinde olmakla birlikte, Karadeniz ve Doğu Anadolu iklimlerinin de etkisi göz ardı edilemez.
Kuzeyde Kelkit Vadisi, doğuda Köse Dağları’nın bitiminde yer alan Kuruçay Vadisi ve Yaman Dağı, güneyde Kulmaç Dağı, batıda Karababa, Akdağlar ve İncebel Dağları gibi yükseklikler kentin doğal sınırlarını belirler.
Sivas, 35º 50” ve 38º 14” doğu boylamlarıyla 38º 42” ve 40º 16” kuzey enlemleri arasında yer almakta olup, 28.488 km2’lik alanıyla toprak genişliği bakımından Türkiye’nin ikinci büyük ilidir.
Being founded on a mountanous plateau, the average altitude of Sivas exceeds 1000m. Mountains, valleys between the mountains, pits and high plateaus formed after corroded mountains create the basic features of geomorphology in Sivas.
The geographic nature of Turkey denotes that as we go East the altitude rises. Counties, Gemerek, Şarkışla, Yıldızeli and the city that is situated in the center stage of province and Kangal which is in the south are covered with plateaus resulted from corroded mountains.
The counties Hafik, Zara, İmranlı which are sittuated in the East of province, Koyulhisar, Suşehri in the North and Gürün and Divriği in the Southeast are much steeper compared to central parts of the Province. One can encounter mountain chains, long and steep valleysin this region. There is not much plain areas except for Coastal plains along the river of Kızılırmak, Suşehri Plain and Divriği-Palanga Plain. The high regions which are difficult to pass are covered with basins, however there is no significant vegetation here. The altitude falls dramatically from mountain peaks to valley basins, the corrosion is very strong here.
Sivas is situated in the valley between the rivers Kızılırmak, Yeşilırmak and Euphrates. Despite the fact that most of the provincial land is under the climatic features of Central Anatolia, Black Sea and Eastern Anatolian climates can not be ignored.
The natural boundaries of the province is determined by Kelkit Valley in the North, Kuruçay valley after the Köse Mountains in the East and Yaman Mountain, Kulmaç Mountain in the South and Karababa, Akdağlar ve İncebel Mountains in the West.
Bein in between the Eastern longitudes 35º 50” and 38º 14” and Northern latitudes 38º 42” and 40º 16” Sivas is the second largest province of Turkey with its area of 28.488 km2
Giyim-Kuşam Sivas yöresi giyim kuşamı geniş manada Orta Anadolu’nun giyim-kuşamı ile aynılık gösterir. Merkezlerde görülen değişim, kırsal yörelere nazaran daha hızlı olmaktadır. Gelişen teknoloji karşısında kırsal yörelerde otantik özellikleriyle yaşatılmaya çalışılan giyim-kuşam, özelliğinden her geçen gün biraz daha değer kaybetmektedir. Buralarda kadınlar başlarına “fes” örtüp etrafına “değirmi” veya “düz” denilen desenli veya düz tülbent bağlarlar. Günlük hayatta başörtüsüyle yahut tülbentle baş bağlanırken, ağzı kapatmak adettendir. Buna yörede “yaşmaklanmak” denir. Yaşlı kadınlar da “namazlık” denilen başörtüsü kullanır, Gövdeye ak bezden “işlik” ve “peşli” denilen üç etek entari giyerler, üzerine madeni veya elde örülmüş kuşak bağlarlar. Düğün bayram gibi önemli günlerde sırma işlemeli “cepken”, altına da şalvara benzer “tuman” giyerler. Tumanın parçalarını, ayaklara kadar uzanan elde örülmüş desenli ve renkli çorap tamamlar. Dışarı kıyafeti olarak giyilen “çarşaf”, yerini 1955-1960 yıllarından sonra “atkı-manto” ya bırakmıştır. Ayağa giyilen “kelik, çarık, yemeni”nin yerini “kara lastik” ve “plastik ayakkabı” almıştır.
Erkekler ise, başlarına “fes” takmakta iken, bugün “kasket”i benimsemiştir. Gövdelerine düz yakalı, omuzdan düğmeli “işlik”, onun üzerine de kolsuz “yelek” giyinirler. “Zıvga” veya “şayak” denilen pantolonu, belde “şal” ile örterler. Ayakkabı olarak da tokalı “çarık”, kulaklı “yemeni”, sivri burunlu ve yüksek ökçeli “iskarpin “kullanırlar.
CULTURAL STRUCTURE OF SİVAS
Clothing style of Sivas exhibits great resemblence with Central Anatolian style. The change in clothing is faster in urban centers compared to rural areas. With developing technology, the clothing style of rural areas also wear out despite the effort of protection. In this region women wear fes on their heads and then roll a plain or patterned cloth which is called “değirmi” or “düz” around it. In daily life it is customery to cover mouth as well. This is called “yaşmaklanmak”. Old women wear a headgear called “namazlık”. Women of thia region wear a loose robe made with white cloth called “işlik” or “peşli”. Then they wear a metal or hand made belt over the robe. On important days like weddings or festivals, they wear “cepken” with silver colored thread and a loose pant called “tuman”. Tuman is completed by a hand-worn patterned and colored socks. “Çarşaf” was used to be worn as an outwear but it started to be replace by “overcoat-scarf”. “Kelik, çarık, yemeni” used to be the footwear, but they were also replaced by “kara lastik” and “plastik shoes”.
Men used to wear fes in old times but today they wear flat cap. For shirt, they wear flat-collared “işlik” and put on a “yelek” (vest). They wear “zıvga” or “şayak” for pants and cover them with “şal” at the belly. For footwear, the men use buckled “çarık”, “yemeni” or “iskarpin” with high heels and a point nose.
Sivas, Osmanlılar döneminde eyalet merkezi idi. Ancak XIII.-XIV. yüzyıldaki gücünden çok şey yitirmişti. Buna rağmen XVI. yüzyılda 1884’ü Hıristiyanlara ait 3533 hane vardı. Evliya Çelebi, Seyahatname’sinde Sivas’la ilgili bilgi verirken 1000 kadar dükkân ve 40 mahallenin varlığından söz etmiştir. II. Mahmut döneminde 59 mahallenin olduğu tespit edilmiştir. XVII. yüzyılda Sivas’ın hem ekonomik gücü hem de nüfusu azaldı. XIX. yüzyılda da ticaret yollarının dışında kalması dolayısıyla Sivas’ta ticaret hayatı iyice sönükleşti. Bu arada halk arasında el sanatları ve bakır işleri yaygınlaştı. 1808-1839 yıllarında Sivas’ta 153 çeşit esnaf faaliyet gösteriyordu. Bunlar yiyecek-içecek, dokuma, deri, sanayi, inşaat, maden, silah, nakliye, aydınlatma, ısınma, hizmet üretimi, küçük imalatçı, kullanılmış eşya satımı, hayvan alım-satımı, gezici tüccar, sağlık gibi esnaf gruplarını kapsıyordu.
XX. yüzyıl başlarında Sivas, folklorik öğeler bakımından zengin olmakla beraber dışa kapalı bir ildi. Halk, el sanatları ve diğer işlerin yanında tarım ve hayvancılıkla geçimini sürdürmeye çalışıyordu. 1925’te Sivas’ın manzarası; tarihi yapıları çeviren basit binalar, yükselmeye ve ilerlemeye karşı hiçbir belirti göstermeyen yalnız parlak mazisiyle övünen bir şehir görünümündeydi. Yukarıda da işaret ettiğimiz gibi 1927-1935 yıllarında %o 34.1 olan nüfus artışı, 1975’te %o 2.3’e kadar düşmüştür. Bu düşüşte imkânı bol olan yerlere yapılan ve bir türlü önü alınamayan göçün de rolü olmuştur. İklim ve coğrafyaya bağlı çetin hayat şartları, sanayi yatırımlarıyla eğitim ve öğretimin istenilen seviyede olmaması gibi faktörler de Sivas’ın geri kalmasını hazırlayan sebepler olmuştur. Sivas, zengin halk kültürüyle Anadolu’nun odak noktasını teşkil eder. Bir bakıma, Anadolu’nun özetidir Sivas. Bunun sebeplerini, yukarıdan beri açıklamaya çalıştığımız tarihî, coğrafî, iktisadî ve ticarî faktörlere bağlayabiliriz. Bölgedeki bozkır iklimi genel olarak halkın yaşama biçimi üzerinde etkili olmuştur. Halkın geçim kaynağını, kırsal kesimlerde ziraat, hayvancılık ve buna bağlı olarak elde edilen ürünler, şehirde ve ilçe merkezlerinde ise, kamu kuruluşları ile irili ufaklı iş yerleri teşkil eder. Divriği, Gemerek, Kangal gibi bazı ilçelerdeki maden işletmelerinde halk mevsimlik olarak çalışma imkânı da bulabilmektedir. Bunun yanında Sivas halkının geçimini temininde, yurtiçi ve yurtdışındaki iş sahalarının da önemli yeri vardır. Bunun varlığı hasretlik, gurbet acısı, sıla düşüncesi, aile huzursuzluğu, hastalık, kimsesizlik vb. gibi sosyal meseleleri de beraberinde getirmiştir.
Sivas had been a state center in Ottoman times despite losing most of its power in 13th and 14th centuries. However, there were still 3533 houses 1884 of which belonged to Christians. Evliya Çelebi, in his travel log Seyahatname, menstions 1000 small shops and 40 ditricts. In the time of Mahmut II, there were 59 districts. In 17th century both the economic capacity and population of the city decreased. IN 19th century, since the city further excluded from trade routes the commercial life exacerbated. Meanwhile handicraft and copper works developed in the city. Between 1808-1839, there were 153 different type of artisans in Sivas including food-beverage, weaving, leather works, industry, construction, mining, weaponry, transportation, lighting, heating, small production and service, sale of used stuff and animals, mobile sellers and health sectors.
In 20th century despitye beng rich in cultural elements Sivas was a closed city. People were earning their lives through handicraft, agriculture and animal breeding. As of 1925, Sivas was a city with simple building surrounding historical monuments and without anyenthusiasm to rise and develop. It was confining itself to being proud of a shiny past. The population growth was 34.1 % between 1927-1935 but it dropped to 2.3 % ias of 1975. Outward migration to places with better options of jobs played an important role in this drop. Harsh climate conditions, low level of education and industrial investment have been other reasons that prevented Sivas from developing. Sivas constitutes the focal point for Anatolia with a rich folk culture. In a way, it is a microcosm for Anatolia because of the historical, geographic, economic and commercial reasons. The steppe has been influential on living style of the people. The main revenue has been agricullture and animal breeding in rural areas and public institutions and businesses of various size in urban areas. Locals have oportunities to have seasonal jobs at mining institutions in Divriği, Gemerek and Kangal. Other enterprises both in Turkey and outside also play important roles in terms of income which also bring the issues of longing, homesickness, family problems, sicknesses, loneliness etc.
Sivas mutfağı zengin olup genellikle tarım ürünlerine dayanır. Kışın “herle çorbası, kelecoş, sübüra, tarhana, hıngel, içli köfte”, yazın da “ayran çorbası, süt aşı, madımak, evelik, düğürcek çorbası” en fazla yapılan yiyeceklerdir. Kış mevsiminin uzun sürmesi, burada yaşayanları ister istemez bir hazırlık içine sokmuştur. Halkın yörede, sonbaharda “erişte, kuskus, kadayıf, un, bulgur, sebze kurutma, kavurma et” gibi hazırlıklara girmesi âdettendir. Süt ürünlerinden “keş, peskütan, çökelik, peynir” rağbet edilen yiyeceklerdendir.
Doğumundan ölümüne kadar hayatın her safhasında halkın iç içe olduğu, rağbet ettiği ve nesilden nesle aktardığı gelenekler, Sivas yöresinde canlılığını muhafaza etmektedir. Bilhassa kırsal kesimlerde bu canlılık daha fazladır. Ne var ki, “evlenme, bulgur çekme, saya gezme, imece, sünnet, taziye, doğum, çocuk, bayram, tören, spor, ziyafet...” gibi pek çok şekilde kendini gösteren geleneklerde ve buna bağlı uygulamalarda gün geçtikçe belirgin bir farklılaşma, hatta zayıflama ve azalma olduğu da bir gerçektir. Gelenekler kente göç edenlerde, içinde bulunduğu ortamın da etkisiyle yeni değerler kazanmıştır.
The rich cousine of Sivas relies on agricultural products. In the wintertime, “herle soup, kelecoş, sübüra, tarhana, hıngel, içli köfte”, in the summertime “ayran soup süt aşı, madımak, evelik, düğürcek soup” are the most popular dishes. LOng winters make it necessary to make preparations. It is customery to prepare “erişte, kuskus, kadayıf, flour, bulgur, dried vegetable, cooked meat” in the fall. Among dairies, “keş, peskütan, çökelik, peynir” are popular items.
The traditions that bring people together from birth to death and are passed from generation to generation still survive in Sivas. They are even more vibrant in rural areas. However, the weakening of the traditions like “evlenme, bulgur çekme, saya gezme, imece, sünnet, taziye, doğum, çocuk, bayram, tören, spor, ziyafet...” is also reality. Traditions create new values among those who migrate to cities due to new conditions.
El Sanatları
Halkın sosyal yaşantısında karşılaştığı olaylarda ve ilişkilerinde, dini öğeler hep ön planda olmuştur. Uğur, hayır-şer, günah-sevap, cin-peri-şeytan, nazar-kötügöz gibi olgular dinî unsurlarla birlikte mütalaa edilir. İnsanların üzerinde taşıdığı nazar boncuğu, hamaylı, üzerlik, türbe toprağı, at başı, at nalı, geyik boynuzu, kurt ciğeri, kartal pençesi gibi nesnelerin her birinin bir tedavi edici özelliği, koruması ve uğuru vardır. Sivas yöresinde ziyaret edilen yatırların sayısı 500’e yakındır. Buralara çocuğu olmayanlar, çocuğu olup da yaşamayanlar, ev sahibi olmak isteyenler, sara hastaları, cinlerin musallat olduğu kişiler götürülür, çeşitli usullerle amaca erişilmeye çalışılır.
Önceki yüzyıllarda, dünyaya kapalı mekânlarda halk, ihtiyacı olan eşyayı kendisi yapıyordu. Bunlar kendi iç âlemini yansıtan özellikte, zevkli, ilgi çekici renk ve desenle meydana getiriliyordu. Sivas el sanatları, işçilik, estetik ve karakteristik vasıflar bakımından, diğer yörelerin ürünlerine oranla farklı özelliktedir. Yüzyıllar boyu, nesilden nesle devredilerek yaşatılan çorapçılık, yemenicilik, bıçakçılık, bakırcılık, çubukçuluk, dokumacılık (halı-kilim), saraçlık bugün ya tamamen ortadan kalkmıştır ya da yok denecek kadar az sayıda ve turistik hüviyete bürünmüş olarak varlığını sürdürmeye çalışmaktadır.
Religious elements have always been important for the events and relations in social life. Issues like luck, good-badr, sin-reward, jinn-elf-devil, evil eye are regarded within a religious framework. People carry nazar boncuğu(for evil eye), hamaylı, üzerlik, tomb soil, horse head, horse shoeı,deer horn, wolf’s lung, eagles’s paw for their therapeutic effect, protection and luck. There are almost 500 tombs that receive visitors in Sivas. People who have no children, who lost their children, epilepsy and who have been attacked by jinn visit these places to get what they want.
The folks used to make what they need in previoous centuries where the acces to the outside world was limited. These items used to be created with a certain taste and in an interesting manner that represents the inner world of the people using color and patterns. Tha handicraft in Sivas differs from other areas with it craftsmanship, aesthetic and characteristic features. Today, the traditional handicraft of çorapçılık, yemenicilik, bıçakçılık, bakırcılık, çubukçuluk, dokumacılık (carpetry), saraçlık which were passed from generation to generation either vanished or being done only in a touristic manner.
Sivas, coğrafi konum bakımından, ayrı bölgelerden, ayrı karakterde ve farklı kültürden olan insanların uğrak yeri haline gelmiş, böylece yıllar boyu ticarî, iktisadî, sosyal ve kültürel açıdan devamlı etkileşim içinde kalmış olan Sivas, ülkemizde âşıklık geleneğinin en önde gelen yörelerinden birisidir. Bugünkü tespitlere göre 1000’in üzerinde halk şairinin varlığı tespit edilmiştir. Bunlardan 80 kadarı kadındır. Âşık Edebiyatının Sivas’taki ilk temsilcilerine XVI. yüzyılda rastlamaktayız. Kul Hüseyin, Pir Ali, Pir Gaib Abdal, Pir Sultan Abdal ve Samut bu yüzyılda adından söz edeceğimiz âşıklardır. XVII. yüzyılda Budala, Hüseyin Abdal, İsmail, Karaoğlan, Kul Mustafa, Senem; XVIII. Yüzyılda da Ali Nebi, Hayranî, Kul Mehmet, Öksüz, Sefil Öksüz Sivas’ta yetişen önemli simalardır. Günümüzde Sivas’ta âşıklık geleneği çeşitli yönleriyle canlılığını devam ettirmektedir. Geleneğin hangi cepheleri ile yaşadığını şu başlıklar altında verebiliriz: Âşıklığa başlama, âşık kolu, Sivaslı kadın halk şairleri, aile âşıkları, yörelerine göre (Emlek, Elbeyi, Çamşıhı) âşıklık geleneği. Sivas yöresinde, âşıklıkla irsiyet arasındaki ilgi azımsanmayacak derecededir. Bu bakımdan Sivas’ta âşık sayısının fazla oluşunun, yöre insanının şair yaradılışlı kimseler olmasından kaynaklandığını söylersek, hatalı davranmış sayılmayız.
Having been visited by people from different regions with different characters and cultures, Sivas has been at the point of interaction in commercial, economic, social and cultural ways. The city has prominence in terms of minstrelsy tradition. The researches indicate that there are about 1000 gleemen live in Sivas 80 of which are women. The first representatives of minstrelsy date back to 16th century. Kul Hüseyin, Pir Ali, Pir Gaib Abdal, Pir Sultan Abdal and Samut are the prominent figures of that century. In the 17th century, Budala, Hüseyin Abdal, İsmail, Karaoğlan, Kul Mustafa, Senem, in the 18th century, Ali Nebi, Hayranî, Kul Mehmet, Öksüz, Sefil Öksüz are the figures who lived in Sivas. The tradition of minstrelsy survives in Sivas in various ways. These are the titles under which it still functions: Initiation of Minstrelsy, Minstrelsy Arms, Women folk poets of Sivas, family poetry, minstrelsy by region (Emlek, Elbeyi, Çamşıhı). There is a strong link between the gleemn in Sivas in geneological way. Therefore it would be safe to claim that the high number of gleemen in the city has a lot to do with the poetic nature of people in this region.
İrsî nitelikler her ne kadar kişiyle doğrudan ilgili ise de, aynı aileye mensup çocukların birinde baba veya annesinin karakteristik özellikleri görülebilir. Ebeveynin ön planda olan bir vasfı, çocuklarından birine sirayet eder. Biz, bununla ebeveynin bir daldaki istidadını kastediyoruz. Sözgelişi, baba bir ressamsa, çocuklarından biri de ressamlığa hevesli olabilir. Şayet baba veya anne âşıksa, çocuklardan biri de ebeveyni gibi âşık olur. Nitekim yirmi üç çocuğu olan Ruhsatî’nin sadece bir çocuğu (Minhacî) kendisi gibi âşık olmuştur. Bir ailedeki fertlerin büyük çoğunluğu âşıklığa yöneldiği aileler de vardır. Sözgelişi; Yıldızeli’nin Yusufoğlan köyünden olan Mehmet Çınar, Ali Çınar, Abidin Çınar (Çınarcan), Muharrem Çınar ve Tekin Çınar beş kardeş âşıktırlar. Sivas’ta buna benzer pek çok âşık aile vardır. Bu konuya daha geniş perspektiften bakacak olursak, Sivas’ta aile âşıkları diyebileceğimiz pek çok âşığın olduğunu söyleyebiliriz. Yüzbaşıoğlu, Esme Şahin, Kasım Ülger, Yılmaz sülalesi bunlardan bazılarıdır. Sivas’ta âşık sayısının fazlalığının önemli bir sebebi de çevredeki şartların müsait olmasıdır. Çevrede, yüzyıllar boyu süregelen, sözlü eğitim ve kültür birimi vardır ve şekillendirici faktöre sahip çevre, sürekli bunu desteklemektedir. Yetişmekte olan çocuklar ve gençler, bu sözlü eğitimi alarak günün birinde, kendisini âşıklar arasında bulmaktadır. Sivaslı âşıkların âşıklığa başlamaları çeşitli vecheleri ile kendini gösterir. Bunların başlıcasını şöyle sıralayabiliriz:
1. Çıraklık,
2. Usta malı şiir söyleme ve çevredeki âşıklardan etkilenme,
3. Türkülü hikâye dinleyerek veya okuyarak yetişme,
4. Sazlı-sözlü ortamda yetişme (Düğünler, kahveler, ayin-i cemler, şenlik- tören- festival ve anma programları, televizyonlar- radyolar, âşıklar bayramı /şöleni),
5. Rüya sonrası âşık olma (Pirin / pirlerin verdiği bade içme, peygamber, din ulusu, dört büyük melekten birini görme vs.),
6. Manevî etki sonucu âşık olma (Bir derviş veya tarikat büyüğünün telkini, Hızır’ın verdiği elmayı yeme, Hızır’ın elinden dolu içerek âşık olma, keramete şahit olma),
7. Dert sebebiyle âşık olma (Çileli bir hayat geçirme, hasretlik, ölüm-ayrılık)
8. Sevda sebebiyle âşık olma,
9. Ruhi depresyon sonucu âşık olma,
10. Millî duyguların galebe çalmasıyla âşık olma,
11. Diğer Sebepler (1. Sosyal hareketler ve bunun ruhi, fikri ve inanç bakımından kişiye etkileri, 2.İklim ve jeolojik yapının iktisadi yönden halkı güçsüz düşürmesinin doğurduğu olumsuz sonuçlar, 3. İnsanların fizikî yapısı).
Bu faktörlerden çıraklık, özellikleri bakımından öne çıkar. Bu cümleden olarak Sivas yöresinde Âşık Ruhsatî’nin gücü ve etkisi göz ardı edilemez. XIX. yüzyılın üstat âşıklarından olan Ruhsatî, âşıklık gücü ile Sivas ta bir âşık kolunun vücut bulmasında önemli rol oynamıştır: Ruhsatî Kolu.
Sivas halk şairleri içinde kadın şairlerin mevcudiyeti de azımsanmayacak derecededir. İlk örneğini XVII. yüzyılda bulabildiğimiz Sivas’taki kadın âşık sayısı, bugünkü tespitlerimize göre 80 civarındadır. Bunların çoğu Şarkışla ve Kangal ilçelerinde karşımıza çıkmaktadır. Sivaslı kadın âşıklar, genellikle lirik ve inanca bağlı şiirler vücuda getirmişlerdir. Âşığın, Alevî-Bektaşî yahut Nakşî itikada sahip olması dolayısıyla bu tarzda şiirler söylemesi gayet tabiidir. Bunun yanında hemen hemen tamamının anne olmaları, evlat, eş ve babadan ayrı kalmanın acısı, onların bu ruh halleri ile şiir yazmalarına yol açmıştır. Şiirlerinde dua ve nasihate daha sık yer vermekle beraber, ülke meselelerine ve olaylara karşı kayıtsız kalmamışlar, tıpkı erkek âşıklar gibi bu konudaki düşüncelerini şiirlerinde ifade etmişlerdir. Geniş bir yüzölçümüne sahip bu topraklarının bir kısmında da halk, yaşadığı yöreleri kendince isimlendirmiştir. Bu cümleden olarak, Sivas’ta üç yöre vardır ki, asıl şöhretini, idari isimlendirmelerle değil de kendince verdiği isimlendirme ile sağlamıştır.
Bunlar; Emlek Yöresi, Elbeyi / İlbeyi Yöresi ve Çamşıhı Yöresi’dir. Emlek Yöresi, Şarkışla’nın Batı ve Kuzeybatısında Kızılırmak vadisinde yer alan; Turna, Şeme, Kılıç, Karababa, Nalbant, Akdağ ve Sırıklıdağlarla çevrilmiş olan bölgedir.
Emlek köylerinde ünü bütün ülkeye yayılmış âşıklar yetişmiştir. Âşık Veysel, Ali İzzet Özkan, Derviş Ali, Kemter, Yüzbaşıoğlu, Devranî, Hüseyin Gürsoy bunlardan bazılarıdır. Tespitlere göre bu yöredeki âşık sayısı 200’den fazladır. Adından söz edilecek diğer yöre Çamşıhı yöresidir. Çamşıhı, Divriği’nin batısında yer alan bir yöredir ve köylerinin tamamı Alevî-Bektaşî inanca sahiptir. Burası, gelenek-görenek, inanç ve diğer otantik özelliklerini hâlâ muhafaza eden bir yöredir. Çamşıhı, iki cephesiyle dikkatleri üzerinde toplayan bir yöredir. Bunlar; yöreye has çalınıp söylenen ezgiler, diğeri de halk şairleridir. Bugüne kadar Çamşıhı’nın 50’den fazla âşık yetişmiştir ki bunlardan bazıları; Akarsu, Budala, Feyzullah Çınar, Hüseyin Abdal, Battal Karababa, Mehmet Ali Karababa, Mahmut Erdal, Metinî, Rehberî, Sinemî gibi ünü tüm yurda yayılmış sanatçılardır. Sivas ili içinde adından söz ettiren üçüncü yöre de Sivas’ın güney batısında iskân edilmiş 42 pare köyden oluşan Elbeyi Yöresidir. Elbeyi yöresinde, 30 kadar halk şairi tespit edilmiştir. Yörede var olan geleneklerden birisi de mahlas alma geleneğidir. Bilindiği gibi mahlas şairin şiirde kullandığı addır. Âşık tarzı şiirde mahlas kullanmak gelenektendir. Halk şiirinde mahlas alma ve kullanma geleneğinin kuvvetli yaşadığı yörelerden biri de Sivas’tır. Âşıklar mahlaslarını çeşitli yollarla alırlar. Eldeki mevcut dokümanterlerden hareketle, Sivas’ta mahlas alma geleneğinin hangi yönleriyle kendini gösterdiği şöyle sıralanabilir:
I. İsim ve soy isimlerle ilgili mahlaslar
II. İsimlerin dışında kullanılan mahlaslar
A. Birisi tarafından verilen mahlaslar
1. Rüyada mahlas alma
2. Gerçek hayatta mahlas alma
3. Kundaktaki çocuğa mahlas verme
B. Âşığın kendisi tarafından alınan mahlas
1. Çevrenin etkisiyle alınan mahlaslar
2. Âşığın uygun bulduğu bir kelimeyi mahlas alması
C. Nasıl alındığı tespit edilemeyen mahlaslar
Âşıkların bazısı mahlas kullanmayıp, şiirlerinde doğrudan ismini kullanma yoluna gider. Âşığın şiirde ismini kullanma hadisesi üç şekilde kendini gösterir. İlkinde âşık doğrudan doğruya ismini kullanır. Bunun ikinci şekli, âşığın iki ismi varsa ikincisini kullanmasıdır. Üçüncü şekli de isme mensubiyet eki (î)’nin getirilmesiyle alınan mahlaslardır.
Despite the fact that geneology is important a child in any given family might have his/her characteristics inherited from mother or father. This also means talents that the parents have. For example, if the father is a painter, one of the children might want to follow a similar line of career. If father or mother is a minstrel children again might follow fashion. Despite having 23 children, only one child of Ruhsati, Minhaci followed the tradition of minstrelsy. However there are also families with most children aspiring at becoming a minstrel. For example, from Yusufoğlan village of Yıldızeli disctrict, five siblings, Mehmet Çınar, Ali Çınar, Abidin Çınar (Çınarcan), Muharrem Çınar ve Tekin Çınar are all gleemen. There are many other similar families in Sivas. From a different perspective there are mainy family gleemn in Sivas. Families of Yüzbaşıoğlu, Esme Şahin,Kasım Ülger, Yılmaz can be mentioned among those. Another reason for the high number of gleemen in Sivas has a lot to do with social conditions. There has always been a strong tradition of verbal culture which has been maintained. The new generations take up this tradition and sommetimes find themselves among gleemen. The reasons for people to lean towards minstrelsy vary. The most important are:
1. Apprenticeship,
2. Reciting the poems of master poets and being
influenced by the other poets,
3. Growing up listening to stories with songs,
4. Growing up in a musical atmosphere (Weddings, teahouses, Jem rituals, festivals and commemorations, televisions- radios, Gleemen festivals)
5. Becoming a Minstrel after a dream (Drinking the drink offered by spiritual characters, seeing a saintly figure or Prophet or one of four great angels)
6. Becoming a Minstrel after a spiritual influence (Motivation by a derwish or a great persona of a traiqah, eating the apple offered by Hızır, witnessing a miracle or drinking from what Hızır offers)
7. Becoming a Minstrel because of a problem(Living a difficult life, longing, death, separation)
8. Becoming a Minstrel because of love,
9. Becoming a Minstrel after depression,
10. Becoming a Minstrel because of patriotic feelings,
11. Other reasons (1. Social movements and their spiritual, religious and ideational impacts 2. The negative economic influence of geography and climate, 3. Physical state of persons). Among all these reasons, apprenticeship comes to fore. In this regard the influence of Aşık Ruhsati can not be ignored. Being a prominent Minstrel in 19th century, he played a key role for minstrelsy to develop in Sivas. The women gleemen can not also be underestimated. The number of female gleemen is about 80, the first of whom showed up in 17th century. Most of these women are in the districts of Şaekışla and Kangal. These female gleemen have created lyrical and religious poetry. It quite normal when we consider those poets to be mostly affiliated with Bektaşi or Nakşi traditions. Besides, since most of them are women, they experience saparation from their fathers, spouses or children and write poetry accordingly. Despite focusing mostly on prayers and relious messages, they also touch upon matters of the country and expressed their feelings just like male gleemen. The population of Sivas, living in a vast area, named these places as they pleased. There are three places in Sivas who are known not with their official names but with the names the local people use: Emlek Region,
Elbeyi / İlbeyi Region and Çamşıhı Region. Emlek Region, is situated in the West and Northwest Şarkışla, in the Kızılırmak valley ans surrounded by Turna, Şeme, Kılıç, Karababa, Nalbant, Akdağ and Sırıklıdağ. Ther have been many renowned gleemen in the villages of Emlek. Âşık Veysel, Ali İzzet Özkan, Derviş Ali, Kemter, Yüzbaşıoğlu, Devranî and Hüseyin Gürsoy are among them. Reseaches indicate that there have been more than 200 gleemen in the region. Another place to mention is Çamşıhı. The district is situated in the West of Divriği and the populations of all the villages are of Alevi-Bektaşi tradition. This is a region which protects its customs and traditions. Çamşıhı comes to fore for two things. One of them is the songs and the other is the poems specific to region. Until now, Çamşıhı had about 50 gleemen among whom are; Akarsu, Budala, Feyzullah Çınar, Hüseyin Abdal, Battal Karababa, Mehmet Ali Karababa, Mahmut Erdal, Metinî, Rehberî and Sinemî who have been renowned across the country. Another region that has a name in this tradition is Elbeyi Region that consists of 42 villages. 30 gleemen have been known to be from this region. Another tradition in this region is getting pseudonyms which is used in the poetry. It is customery to use pseudonyms in minstrelsy. This tradition is still strong in Sivas. These names are taken in various ways. Referring to the documents we have, the ways to obtain these names can be categorized as follows:
I. Pseudonyms about names and surnames
II. Pseudonyms used instead of real names
A. Pseudonyms given by some persons
1. Getting a pseudonym in dreams
2. Getting a pseudonym in real life
3. Giving pseudonyms to cradle-babies
B. Pseudonyms taken by Minstrel himself
1. Pseudonyms taken by the influence of people
2. Minstrel taking a pseudonym as he sees fit
C. Pseudonyms from unknown sources
Some gleemen do not use pseudonyms and use their official names instead. Using the official name takes three different forms: The minstrel either uses name directly, uses a middle name or adds a suffix (î) which implies belonging.
1. Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar yabancı kültürlerle pek teması olmayan Sivas’ta, folklorik öğeler, otantik özellikleriyle muhafaza edilmiş; teknolojinin giderek bütün yurt sathında meydana getirdiği değişiklik, Sivas’ta da kendini göstermiş, böylece, halkın kültüründe köklü değişmelere yol açmıştır. Bu, bilhassa iş aramak gayesiyle gurbete çıkanlarda daha hızlıseyretmiş, böylece halkın yaşantısında, beslenmesinde, giyim-kuşamında, geleneklerinde ve el sanatlarında hissedilir şekilde farklılaşma ortaya çıkmıştır.
2. Şimdiki tespitlerimize göre Sivas ve civarında bugüne kadar, ancak tahminlerimize göre 1.000’den fazla âşık yetiştirmiştir. Âşıkların çoğunluğunu köy ve kasaba âşıkları oluşturmaktadır. Köy ve kasaba âşıkları huzuru, kendi mekânlarında bulmuş, şehre ve gurbete çıkanlar, buraların hızlı yaşayışına ayak uydurmakta zorluk çekmiş, günden güne otantik özelliklerinden biraz daha değer kaybederek yeni bir kalıp içine girmişlerdir.
3. Kişilerin âşıklığa yönelmesinde irsiyet, şairlik istidadı ve çevre doğrudan ilgili olan faktörlerdir. Sivas yöresinde de âşıklığa başlama ile bu faktörler arasında sıkı bir bağın olması, âşık sayısının fazlalığında rol oynamıştır.
4. Sivas, Âşık Edebiyatının yaygın olarak yaşatıldığı bir ildir. Gerek âşık sayısı, gerekse geleneğin sürdürülmesi bakımından Türkiye’de önde gelen iller arasındadır. Âşıkların çokluğu birtakım faktörlere bağlıdır. Bunlar; çıraklık, usta malı şiirlerin fazla söylenmesi, çevredeki âşıkların etkili olması; halk hikâyelerinin yaygın olarak okunması, anlatılması, dinlenmesi; sazlı-sözlü ortamın mevcudiyeti, rüyanın rolü, manevî etki, dert, sevda, ruhi depresyon ve millî duyguların galebe çalmasıdır.
5. Usta âşığın yanına çırak alıp onu âşıklığa hazırlaması, Sivas’ta hâlâ yaşatılan gelenektir. O derece ki, Sivas’ta Ruhsatî Kolu olarak bilinen ve hiç de azımsanmayacak sayıda âşığın içinde olduğu bir kol dahi vücut bulmuştur. Bütün bu bilgilerin ışığı altında sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki; XVI. yüzyıldan günümüze kadar geçen dört yüz yıllık bir zaman dilimi içerisinde, bağrından nice âşık çıkartan Sivas, Âşık Edebiyatının hâlâ canlı olarak yaşatıldığı yörelerden biridir.
1. In Sivas, wehere there was no foreign influence until the first years of the Republic, elements of folk culture were protected in their authentic ways. However, the comprehensisve change technology brought to our lives have asserted themselves in Sivas and resulted in fundamental changes in the region. The chanage was faster among those who left theis hometowns to seek job and accumulated in a visible change in living style, clothing, traditions and handicraft.
2. The current findings indicate that there have been more than 1000 gleemen in Sivas. Most of them lived in towns and villages. They have found peace in their own places and those who migrated to cities and foreing lands had difficult times adopting to fast urban life and lost their authentic shapes in the process.
3. Geneology, talent and social environment are the factors directly relevant to an inclination towards minstrelsy. Strong presence of these factos in Sivas region has a lot to do eith high number of gleemen.
4. Sivas is a city where the tradition of minstrelsy still survives. It is a prominent city in terms of both having the tradition alive and the high number of gleemen. The number depends on some factors; apprenticeship, reciting the poems of master poets and being influenced by the other poets, growing up in a musical atmosphere, dream, spiritual influence, problems, love, depression and patriotic feelings.
5. It is still a living tradition in Sivas to learn music through apprenticeship. There is even a specific tradition known as Ruhsati which includes many gleemen. Under the light of all this informationit is safe to say that Sivas is a city which had had many prominent gleemen throughout four centuries. It is still a vibrant tradition there.
Yüzyıllar boyu bir toplum, kültürel değerlerini en iyi müzikle dile getirmiştir. Gelenek ve göreneğini, inancını ve yaşayış biçimini en iyi, en duygulu biçimde müzik ve türküler yoluyla dile getirmiştir. Sivas yüzölçümü bakımından Türkiye’nin en büyük şehirlerinden biridir. Bu büyüklük ilçeler ve merkez arasındaki mesafenin artmasına, bu da ilçeler arasında kültürel açıdan farklılıkların oluşmasına yol açmıştır. Bu farklılıklar Sivas’ın müzik yapısını doğrudan etkilemiştir. Şarkışla İlçesi’nin müziği Kayseri ve Yozgat gibi şehirlere yakınlığı sebebiyle bu bölgelerle benzer müzik özellikleri taşırken, aynı şekilde Suşehri ve Koyulhisar Tokat, Ordu ve Giresunla, Divriği ve Kangal Erzincan ve Malatya ile Divriği’nin Çamşıhı bölgesi Arguvan ilçesiyle, Zara ise Elazığ ile müzik yönünden benzerlik taşımaktadır. Bu örneklerle görmekteyiz ki bölgesel olarak yakınlık ve kültürel etkileşim yörelerin müziğini doğrudan etkilemektedir. Sivas’ta müzik denilince hiç kuşku yok ki akla türkü, saz ve âşıklar gelir. Yıllarca farklı Ozanlar ve Âşıklar ürettikleri eserlerle yaşadıkları döneme ışık tutmuş günümüzde ise kaynak kişi olarak yaptıklarıyla güncelliklerini korumaktadırlar. Yıldızeli İlçesi’nin Banaz Köyünden olan Pir Sultan Abdal’ın söylemiş olduğu sanatçının dillendirdiği birbirinden kaliteli eserler olarak güncelliğini korumaktadır. Ünü yurt dışına kadar ulaşan bir isim vardır ki o da Âşık Veysel Şatıroğlu’dur. Veysel gerek yazdığı sözlerle gerek sazıyla kendine has çalıp söyleme tarzıyla döneme damgasını vurmuştur ve günümüze kaynaklık yapmaya devam etmektedir. Kangallı Âşık Ruhsati’nin sözleri diğer âşıklar tarafından değişik makamlarla okunarak Halk Müziği repertuvarına girmiştir. Zaralı Halil Söyler ise Zara’nın adını tüm ülkeye duyurmuş ve eserlerini farklı bir tarzda ince sazla icra ederek türkülere başka bir boyut kazandırmıştır. Ayrıca Zaralı Hasan Turan ve Hasan Erdoğan’ın; Divriğili Nuri Üstünses, Ali Kızıltuğ; Kangallı Mahmut Erdal, Feyzullah Çınar, Muhlis Akarsu, Müslüm Sümbül; Şarkışlalı Ali İzzet Özkan, Sefil Selimî; Yıldızeli’nden Ali Sultan, Ali Çınar; Sivas merkezden Sırrı Sarısözen, Osman Şan’ın türkü ve deyiş vadisinde kültürümüze yaptıkları katkı her türlü takdirin ötesindedir.
Societies express their cultural values through music. Folk songs voice their customs, traditions, faiths and living styles in the best and most emoutional way. Sivas is one of the largest provinces of Turkey in terms of territorial size. This increases the cultural differences between the city of Sivas and its districts and these differences contributed greatly to the formation of Sivas. While the music in Şarkışla district carries resemblesnces to Kayseri and Yozgat because of its vicinity, Suşehri and Koyulhisar carries similarities to Tokat, Ordu and Giresun. In the same vein, While the music in Divriği and Kangal is similar to that of Erzincan and Malatya, the music in Çamşıhı region of Divriği, Arguvan anda Zara is similar to the music of Elazığ. This example indicates that geographic proximity and interaction have been very effective in terms of creating similarities in music. When music is mentioned in Sivas, the first things to come to mind are, folk songs, saz and gleemen. Different gleemen and lyric folk poets have shed light into their times and today they serve as the source persons of these songs. Pir Sultan Abdal, from Banaz village of Yıldızeli district have recited many poem that reach us today and they are recited as masterpieces by different artists. So he is still relevant and up to date. Another prominent figure whose fame reached abroad is Âşık Veysel Şatıroğlu. Veysel has dominated his time with both his poetry and performance with saz and today he is a prominent source person. Âşık Ruhsati from Kangal has his own poetry which has been interpreted and performed in different ways by different artists. Zaralı Halil Söyler is from Zara as the name suggests and he has made Zara known across the country. Halil performed the folk songs in a unique way and therfore created a different practice.
Sivas, TRT korolarının ve Kültür Bakanlığı korolarının kurulmasında büyük bir rol oynayan Muzaffer Sarısözen’i bağrından çıkarmıştır. Sayısız eserin derleyicisi olan Sarısözen 1940’lı yıllarda Ankara Radyo Evi’nde “Yurttan Sesler” Korosunu kurarak geleneksel müziğimizin günümüze ulaşmasına vesile olmuştur. Âşık ve Ozanlar şehri olarak da bilinen Sivas’ın yetiştirmiş olduğu değerli isimleri saymakla bitiremeyiz. Doğan Kaya tarafından hazırlanan beş ciltten oluşan “Sivas Halk Şairleri” kitabında 813 halk şairinden ve eserlerinden bahsedilmiştir. Bu nedenle dinlediğimiz çoğu türkünün Sivas yöresine ait olması da tesadüf değildir. Sivas’ta bu değerli eserleri günümüzde de gerek amatör korolar gerek güzel sanatlar fakültesi koroları en iyi şekilde icra etmeye devam etmektedir. Sivas’ta 5 Kasım 1931 tarihinde düzenlenen ve Türkiye’nin ilk âşıklar bayramı olan “ Sivas Halk Şairleri Bayramı” halen sürdürülmektedir.
ALEVİ BEKTAŞİ MÜZİĞİ VE RİTÜELLERİ
Sivas müzik kültürünün özellikli alanlarında biri de Alevi-Bektaşi müzik kültürüdür. Alevi-Bektaşi geleneğinin önde gelen manevi değerlerinden biridir müzik. Alevi-Bektaşi kültüründe müzik, bir kültür etkinliği, bir sanat etkinliği olmaktan öteye, inanç alanının dokusunda gezinen, doğrudan doğruya inancı oluşturan bir öğedir. Günümüzde halk ozanlığı, saz şairi, âşık vb. denildiğinde Alevi-Bektaşi geleneği ön plana çıkar. Alevi ve Bektaşiler halk edebiyatı ve halk müziğimizin en önemli icracılarındandır. Tarihsel sürece baktığımızda da âşıklık geleneği içerisinde sayısal olarak en çok Alevi-Bektaşi âşıkları görmek mümkündür. Sivas İli bugün itibariyle Alevi-Bektaşi kültürünün yoğun olarak yaşandığı bir il olma özelliğine sahiptir. İlde bulunan 1285 köyün 455’inde Alevi ve Bektaşi inanca sahip insanlar yaşamaktadır. Tespitlerde bu köylerin her birinde; bir, iki hatta daha fazla aşığın yaşamış veya halen yaşıyor oldukları gözlenmiştir. Alevi- Bektaşi müzik geleneği pratiklerinin başında semah gelmektedir. Semahlar Anadolu Halk Kültürü’nün müzikal dehası olup, Alevi-Bektaşi toplumunun yüksek müzik zevkinin en bariz örneklerindendir. Divriği Semahı, Hubuyar Semahı başta olmak üzere Sivas müzik kültür semahlar konusunda zengin ve özellikli ayrıcalığını korumaktadır.
Again Hasan Turan and Hasan Erdoğan from Zara, Nuri Üstünses from Divriği, Ali Kızıltuğ; Kangallı Mahmut Erdal, Feyzullah Çınar, Muhlis Akarsu, Müslüm Sümbül; Şarkışlalı Ali İzzet Özkan, Sefil Selimî; Ali Sultan from Yıldızeli, Ali Çınar; Sırrı Sarısözen from the city of Sivas and Osman Şan have contributed to the folk song repertoire of Turkey beyond any appreciation. Muzaffer Sarısözen, who played a key role in forming TRT choires and the choires of Ministry of Culture is from Sivas. Being the compiler of many folk songs, Sarısözen formed the “Voices from the Country Choire” in Anakara Radio House in 1940s and contributed greatly to survival of traditional Turkish music. It is impossible to cover all the gleemen and lyric poets who are from Sivas. In the collection of five books entitled “Sivas Folk Poets” prepared by Doğan Kaya, there are 813 figures mentioned. This is why it is no coincidence that any folk song we listen to could easily be from Sivas. Today these valuable masterpieces are being recited by amateur choires and the choires of Fine Arts Faculty. “Sivas Folk Poets Festival”, first of which was organized on 5 November 1931, is still celebrated.
ALEVİ BEKTAŞİ MUSIC AND RITUAL
A special area in the musical culture of Sivas is Alevi- Bektaşi culture. Music is a spiritual element in this tradition. It goes well beyong the practice of a cultural element and carries and expresses fundamentals of faith. Alevi-Bektaşi tradition is of prominence today, in the context of folk poetry and minstrelsy. Alevis and Bektaşis are the most prominent practitioners of folk music. When we look at the issue of minstrelsy and folk poetry in a historical perspective, Alevis and Bektaşis dominate the area in terms of number of artists as well. Sivas is a city known with its dense Alevi-Bektaşi population. Among the 1285 villages of the city, 455 have Alevi-Bektaşi population. Researches indicate that in any og these villages and average of two or more gleemen still live. Semah is a prominent element of Alevi-Bektaşi music. Semah represents the musical genius of Anatolian folk culture and high taste of Alevi-Bektaşi music. Divriği Semahı and Hubuyar Semahı having the prominence, the music culture of Sivas has rich and special examples of Semah tradition.
MÜZİK ALETLERİ YAPIMI
Sivas’ta günümüzde bağlama, ud ve davul yapımı birkaç usta tarafından gerçekleştirilir. Davul: Büyük kütük, çam, gürgen, ceviz ve benzeri ağaçlardan seçilerek, çapı geniş olan 6-7 mm. Kalınlığında biçilir. Kasnak ölçüleri yörelere göre değişken olup, Sivas İlimizde 25 x 60 cm. en ve çapındadır. Çember ölçüleri davul dış çapından 1.5 cm. geniş yapılır. Yaş iken mengene yardımı ile düzlem olan ağaç malzeme eğilerek silindir haline dönüştürülür. Birkaç gün bekletilerek kurutulur. Silindir haline gelen kasnak iki ucu birleştirilerek çivilenir. Sonra, aynı kasnak malzemesinden iki adet çember biçtirilir. Bu çemberlere davulun bir yüzüne işlenmiş keçi derisi tokmakla vurulacak kısma çekilir. Diğer yüzüne oyun derisi çekilir. Derilerin iki çeşit olma sebebi koyun derisi ince olduğu için ses yüksek çıkması sağlanır. Keçi derisi ise kalın ses çıkartır. Böylelikle seslerin birbirini tamamlaması sağlanır. Bu deriler büyük bir leğende iyice ıslatılır, yumuşatılır, sonra çember ve kasnağa geçirilir.
Davulun yerel dille ifade edilen çuvaldız iğne ile karşılıklı delinerek kendir ipi geçirilir. Daha sonra yaş olan deri çemberle birlikte kasnağa geçirilerek kurumaya bırakılır. Kuruduktan sonra tekrar ipler gerdirilir. Akort yapmak için kol takma ipi konulur ve çalmaya hazır hale getirilir.
Günümüzde Sivas’ta davul yapan ustalar arasında İbrahim Asanakut, Mehmet Asanakut ve Bülent Ayık zikredilebilir.
Bağlama:
Bağlama yapımı Sivas’ta onlarca yıldır yapılmaktadır. Günümüzde Samet Elmas, Şentürk İyidoğan ve İsa Demirkoparan gibi ustalar bağlama yapımı işini sürdüren sanatçılardır. Cura, balta saz, kısa ve uzun saplı bağlama, kopuz gibi çalgılar yapmaktadırlar. Bunlara ilave olarak Şentürk İyidoğan tutkalsız saz yapmayı başarmıştır.
Ud:
Ayrıca Samet Elmas, Mustafa Karaoğlu tarafından ud, Mustafa Karaoğlu ve Kamil Şakar keman, Reşat İdikut da tambur ve kanun yapmaktadırlar.
PRODUCTION OF MUSICAL INSTRUMENTS
Production of bağlama, ud and drum is being continued by a couple masters.
Drum:
Big logs are cut from pine tree, hornbeam, walnut and similar trees and carved to have 6-7 mm thickness. Dimensions of the frame changes depending on the region. 25 x 60 cm are the popular dimensions in Sivas. The circle is cut 1.5 cm larger than the outer radius of the log. While the timber is still green the wood is rounded to have a cylinderical shape. It dries in a couple days and the both ends of the cylinder are nailed together. Then two circles are cut out of the same log and the goat skin is attached and streched over the cylinder. The other side is streched with sheep skin. The reason for using two different types of skin is that since the sheep skin is thinner it makes louder sound and the goat skin makes a more bass sound. This creates a system in which the sounds complement each other. These skins are kept wet to soften and then are streched over the cylinder.
Then the skin is punched near the cylinder and with large needles the skin is attached with thick ropes. It is then left to dry. After it dries, the skin is streched again and after being accorded and carrying rope attached, it is ready to use. Among the master drum makers in Sivas today, İbrahim Asanakut, Mehmet Asanakut and Bülent Ayık can be mentioned.
Bağlama:
Bağlama has been madin Sivas for decades. Today, Samet Elmas, Şentürk İyidoğan and İsa Demirkoparan are among master bağlama makers. Cura, axe saz, long and short bağlama and kopuz are the instruments these masters are still making. In addition to that Şentürk İyidoğan accomplished making saz without using any adhesive.
Oud (Ud):
Samet Elmas and Mustafa Karaoğlu also make oud, Samet Elmas makes violin and Mustafa Karaoğlu makes tambur.
SİVAS’TA MÜZİK EĞİTİMİ
Cumhuriyet Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bölümü
Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bölümü iki ana bilim dalından oluşmaktadır:
1. Müzik Bilimleri Ana bilim dalı
2. Müzik Teknolojisi Ana bilim dalı
Türkiye’de sayılı diyebileceğimiz kayıt stüdyolarından birisi burada bulunmaktadır. Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bölümünde piyano, keman, çello, bağlama, viyola, üflemeli çalgılar ve vurmalı çalgılar mevcuttur. Müzik bölümünün 30-40 civarı kontenjanı olup her sene yaklaşık 35 mezun vermektedir. Bölümdeki akademik personel sayısı 18’dir. Halka açık Türk Halk Müziği ve Türk Sanat Müziği konserleri verilmektedir. Yılda ortalama 20 adet konser düzenlenmektedir.
Ekrem Zeki ÜN Dinleti Salonu (Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bölümü)
Ekrem Zeki ÜN Auditorium (Fine Arts Faculty Music Department)
Cumhuriyet Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bölümü
Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bölümü iki ana bilim dalından oluşmaktadır:
1. Müzik Bilimleri Ana bilim dalı
2. Müzik Teknolojisi Ana bilim dalı
Türkiye’de sayılı diyebileceğimiz kayıt stüdyolarından birisi burada bulunmaktadır. Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bölümünde piyano, keman, çello, bağlama, viyola, üflemeli çalgılar ve vurmalı çalgılar mevcuttur. Müzik bölümünün 30-40 civarı kontenjanı olup her sene yaklaşık 35 mezun vermektedir. Bölümdeki akademik personel sayısı 18’dir. Halka açık Türk Halk Müziği ve Türk Sanat Müziği konserleri verilmektedir. Yılda ortalama 20 adet konser düzenlenmektedir.
Laboratuvar (Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bölümü)
Laboratory (Fine Arts Faculty Music Department)
Derslik (Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bölümü)
Classroom (Fine Arts Faculty Music Department)
MUSIC EDUCATION IN SIVAS
Cumhuriyet University fine arts faculty music department
The Music Department has two main branches:
1. Department of Musical Sciences
2. Department of Musical Technologies
One of the limited number of recording studios is here. There are instruments like piano, violin, cello, bağlama, viola, wind and precussion instruments. Having a quota of 30-40, the department graduates about 35 students every year. There 18 academic staff and the department gives public concerts of Turkish Folk Music and Classic Turkish Music. An average of 20 concerts are given annually.
Stüdyo (Kayıt Odası) (Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bölümü)
Stüdio(Recording Room) (Fine Arts Faculty Music Department)
Stüdyo (Kayıt Odası) (Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bölümü)
Stüdio(Recording Room) (Fine Arts Faculty Music Department)
SİVAS’TA MÜZİK KORO VE TOPLULUKLARI
Atatürk Kültür Merkezi Salonu / Atatürk Culture Center Hall
Atatürk Kültür Merkezi Muzaffer Sarısözen Çalışma Odası
Atatürk Culture Center Muzaffer Sarısözen Study Hall
İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ AMATÖR TÜRK SANAT MÜZİĞİ KOROSU
1990’lı yıllarda kurulan koronun, şefliğini halen Mithat ZENCİR yapmakta olup 56 kişiden oluşmaktadır ve çeşitli çalgı aletleri koro tarafından icra edilmektedir.
MUZAFFER SARISÖZEN AMATÖR TÜRK HALK MÜZİĞİ TOPLULUĞU
2004 yılında Tevfik KENEŞ şefliğinde kurulan koro faal olarak etkinliklerine devam etmektedir. Her sene 2 veya 3 konser veren topluluk 47 kişiden oluşmaktadır.
İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ AMATÖR “AK SAÇLILAR” TÜRK HALK MÜZİĞİ TOPLULUĞU
2015 yılında Ömer KORÇUM tarafından oluşturulan müzik topluluğu genellikle emeklilerden oluşmaktadır. 24 kişi tarafından çalışmalara devam edilmektedir.
KÜLTÜR ve TURİZM BAKANLIĞI SİVAS DEVLET TÜRK HALK MÜZİĞİ KOROSU
1990 yılında Sivas’ta kurulan halk müziği korosunda 20 kadrolu, 14 misafir sanatçı görev yapmaktadır. Sivas merkezde AKM salonunda ortalama 15 adet konser vermekte ve diğer şehirlerde düzenlenen festivallere, anma etkinliklerine davet üzerine katılmaktadırlar. Senelik ortalama 5 adet yurtdışında konsere gidilmektedir.
MUSIC CHORUS AND COMMUNITIES IN SİVAS
Atatürk Kültür Merkezi Salonu / Atatürk Culture Center Hall
Âşık Veysel Çalışma Odası (Sivas Devlet Türk Halk Müziği Korosu)
Âşık Veysel Study Hall (Sivas Public Directorate of Turkish Folk Music Choire)
Provincial Directrate Of Culture And Tourism Amateur Turkish Classic Music Choir
Mithat Zencir is the conductor of the choir which was founded in 1990. It has 56 members and various instruments
Muzaffer Sarısözen Amateur Turkish Folk Music Choir
Founden in 2004 under the conductorship of Tevfik KENEŞ, the choir is still active today. Consisting of 47 people, the choir gives 2 or 3 concerts annually.
Provincial Directorate of Culture and Tourism Amateur “Ak Saçlılar”(White Haired-Seniors) Turkish Folk Music Choir
Founded in 2015 by Ömer KORÇUM the band’s members are mostly retired citizens. With all 24 members the band is still active.
Ministry of Culture and Tourism Sivas Public Turkish Folk Music Choir
In the choir of folk music which was founded in 1990 in Sivas, the choir has 20 permanet, 14 guest members. It gives about 15 concerts a year at AKM Hall in downtown Sivas. It also gives about 5 concerts abroad.
Müzik, kültürün en önemli boyutlarından, en temel alanlarından ve başlıca değişkenlerinden biridir.Kültürel farklılıkların algılanmasında önemli bir ölçüt olarak müziğin belirleyici olan bu yönü, o kültürün ürünü olan yerel / halk müziklerinde kendini gösterir. Halk müziği; ait oldukları toplumun kültürünü yansıtan, geleneksel yönüyle kuşaktan kuşağa aktarılan, yerel kaynaklı ezgilerdir. Anadolu’da bu ezgilere sıklıkla Türkü denmektedir. Ülkemizde halk kültürünün zenginliği, halk müziğinin çeşit olarak daha zengin bir yapıya dönüşmesine yol açmıştır. Bu zenginlik köklerini tarihin derinliklerinden alır. Anadolu, coğrafi konumu nedeniyle tarih boyunca kültür yollarının kesiştiği bir merkez olmuş, aynı zamanda geçmiş zaman içinde çok sayıda kültürü içerisinde barındırmıştır. Bu bakımdan Türkiye’deki halk müziği yöresel bağlamda zenginlik ve çeşitlilik gösterir. Örneğin Zeybekler; Ege, Halaylar; Doğu Anadolu. Horonlar; Karadeniz, Bozlaklar; Orta Anadolu, Hoyratlar; Güney Doğu Anadolu yörelerinin farklılığı iken Semah ve Deyişler her yörede görülebilmektedir. Sivas, her ne kadar coğrafi anlamda bir Orta ya da İç Anadolu şehri olarak görülse de müzik kültürü açısından daha çok Doğu Anadolu halk müziği dokusu içerisinde görülebilir. Zengin bir halk müziği birikimine sahip Anadolu’da, Sivas ilinin halk müziği ezgileri bakımından ilk sıralarda yer aldığı hemen herkesçe de genel kabul gören bir gerçektir. Bu gerçeklik TRT Halk Müziği repertuarının incelenmesi yoluyla da kanıtlanabilir bir nitelik göstermektedir. Bugün itibariyle TRT Halk Müziği repertuarında derlenen halk müziği ezgi sayısı, 6403’tür. Bunlardan 600 kadarı Sivas ilinde derlenen ezgilerdir. Bu rakam toplam rakama oranlandığında, diğer illere oranla çok yüksek olduğu görülecektir. Sivas türküleri; özgünlüğü, renkliliği ve zenginliği ile ülkemiz halk müziği dokusu içerisinde ayrı bir yere sahiptir. Zamanda derin, mekânda yaygın bir özellik taşımaktadır. Sivas türküleri, sahip olduğu geniş coğrafya itibariyle içerisinde çeşitli formlarda / biçimlerde ve ağızlarda uzun havalar ve kırık havalar barındırmaktadır. Sivas türkülerinde makam / usul zenginliği, şiir yapısındaki özen, nağmelerdeki güzellik ve lirizm hemen kendini gösterir.
GENERAL FEATURES OF SIVAS FOLK SONGS
Music is one of the most important dimensions of culture, most prominent field and parameter. It identifies cultural differences well which becomes more so in folk songs. Folk music, representing the culture of society, is passed down from generation to generation in traditional ways. In Anatolia these songs are often times called Türkü. The richness of folk culture in Turkey created a huge diversity in folk music. This richness stems from the depths of history. Anatolia has been a cross-roads throughout history where different cultures have met and interacted and therefore hosted many cultures. Zeybeks in Aegean region, Halays from Eastern Anatolia, Horons from Black Sea, Bozlaks from Central Anatolia and Hoyrats from Southeast Anatolia are examples to folk dances. Semah and Deyiş can be witnessed almost anywhere in Anatolia. Being geographically in Central Anatolia, Sivas has musical features of Eastern Anatolia. It is almost commonly accapted that Sivas is a prominent city in terms of folk music within the rich and diverse spectrum of folk music in Anatolia. This can easily be proved by going through the musical repertoire of TRT archives. Today, among the 6403 folk songs within this repertoire 600 are from Sivas. This is a very high proportion to the overall number and in comparison to other cities. Sivas folk songs, with their unique character, colorful nature and richness, has a specific place in the musical
Fabric of our country. It shows depth in time and breadth in space. With this spatial breadth, Sivas songs exhibit different forms of uzun hava and kırık hava. The richness in style and makam, beauty of poetry and lyrism of melody, Sivas songs come to fore.
KONULARINA GÖRE SİVAS TÜRKÜLERİNİN DAĞILIMI
Sivas Türkülerinin Müzik Bilimi Açısından Analizi
CATEGORIZATION OF SIVAS FOLK SONGS BASED ON THEME
Analysis of Sivas Folk Songs in Terms of Musical Forms
Makam / Ayak / Dizilerine Göre Sivas Türkülerinin Dağılımı: Categorization of Sivas Folk Songs Based on “Makam/Ayak/Dizi”
Ölçü / Usullerine Göre Sivas Türkülerinin Dağılımı: Categorization of Sivas Folk Songs Based on Style and Measurement:
SİVAS TÜRKÜLERİ ÜZERİNE YAPILAN ÇALIŞMALAR
Sivas ilinde yapılan halk müziği ezgi derlemelerinin başlangıç tarihi 1926’ya kadar gitmektedir. Darul- Elhan müdürü Yusuf Ziya Bey halk müziği derlenmesi yolunda en ideal yolun “Fonoğrafla Çalışmak” olduğu kanaatine vardıktan sonra 30 Temmuz 1926 tarihinde İstanbul’a getirilen bir fonoğrafla Darul- Elhan heyeti Anadolu’ya Birinci Derleme Gezisine çıkmıştır. Bu geziye Yusuf Ziya Bey, Rauf Yekta Bey, Dürrî Bey ve Ekrem Besim Bey katılmıştır. Bu gezide, Adana, Gaziantep, Urfa, Niğde, Kayseri ve Sivas’tan 250 kadar türkü ve ezgi doğrudan notaya alınmak ve fonoğrafla disklere tespit edilmek üzere derlenmiştir (Şenel, 1999). Yusuf Ziya Demirci’nin Köy Halk Türküleri adlı eserinde büyük çoğunluğu Âşık Veysel ve Muzaffer Sarısözen’den olmak üzere 1926– 1937 yılları arasında Sivas ilinde derlenmiş 20 kadar halk müziği ezgisi bulunmaktadır. Sivas halk müziği ezgilerinin derlenip TRT repertuarına kazandırılmasında kuşkusuz en büyük pay Muzaffer Sarısözen’e aittir. 17 Ağustos 1937’de, Halil Bedii Yönetken, Ulvi Cemal Erkin, Hasan Ferit Alnar, Necil Kâzım Akses ve Arif Etikan’dan derleme ekibinin Sivas’a gelmesiyle ve Sivas’ta Muzaffer Sarısözen’in de bu ekibe dahil olmasıyla Sivas halk müziği ezgilerinin resmi olarak ve daha örgütlü biçimde derlenme işine başlanmıştır. Ahmet Kutsi Tecer tarafından düzenlenen Halk Şairleri Bayramı (5-7 Kasım 1931)’na katılan ve o yıllarda sadece usta malı eserler ve yöre ezgileri okuyan Âşık Veysel bayramda okuduklarıyla bir ilk’e kaynaklık etmiştir. Sonrasında yayınlanan Sivas Halk Şairleri Bayramı (1932) adlı broşür, Âşık Veysel’in okuduğu eserlere de yer vermesi dolayısıyla, Sivas ilinde yapılmış ilk yarı resmi ezgi tespiti olmuştur. Vehbi Cem Aşkun, iki ciltlik Sivas Folkloru (1940) adlı kitabında, Düğün Türküleri ve Türküler başlığı altında 23 adet Sivas halk müziği eserine yer vermiştir. Bu çalışma Sivas halk müziği eserlerine kapsamlı olarak yer veren ilk çalışmadır. Bununla birlikte, Cahit Öztelli’nin Bütün Halk Türküleri (1972) adlı derleme kitabında 26 adet, Mehmet Özbek’in Folklor ve Türkülerimiz (1975) adlı kitabında 41 adet, Nejat Birdoğan’a ait Notalarıyla Türkülerimiz (1988) adlı kitapta 23 adet, Salih Turhan’nın Kültür Bakanlığı tarafından yayımlanan Anadolu Halk Türküleri (1992) adlı kitabında 7 adet, TRT tarafından yayımlanan Türk Halk Müziğinden Seçmeler I (1998) kitap da 9 adet, Hasan Soysal’a ait Sivas Türküleri (2000) adlı kitap da 273 adet, Sivas halk müziği eserine yer verilmiştir. Diğer yandan Sivas halk müziğini içerik ve müzikbilim açısından inceleyen ilk çalışma Selahaddin Bekki’ye aittir. Çalışma Baş Yastıkta Göz Yolda (1994) adı altında kitap olarak yayımlanmıştır. Bu alanda yapılan farklı bir çalışma Sevda Şanlı’nın 1999’da hazırladığı Sivas Türküleri adlı lisans tezidir.
STUDIES ON SIVAS FOLK SONGS
The compilations in Sivas region dates back to 1926. Yusuf Ziya Bey, the director of Darul- Elhan decided that the best was for folk music complation was “working with a phonograph” and after the arrival of the first phonograph in Istanbul on 30 July 1926, the first delegation started an tour aacross Anatolia. Yusuf Ziya Bey, Rauf Yekta Bey, Dürrî Bey and Ekrem Besim Bey were with him in this tour. 250 songss from Adana, Gaziantep, Urfa, Niğde, Kayseri and Sivas were compiled, made into notes and recorded on discs (Şenel, 1999). There are about 20 folk songs from around Sivas in Yusuf Ziya Demirci’s Köy Halk Türküleri most of whom have been compiled from Âşık Veysel and Muzaffer Sarısözen between 1926–1937. The biggest effort in compilation and recording of Sivas songs into TRT archives has come from Muzaffer Sarısözen. On 17 August 1937, a team of Halil Bedii Yönetken, Ulvi Cemal Erkin, Hasan Ferit Alnar, Necil Kâzım Akses and Arif Etikan came to Sivas and were joined by Muzaffer Sarısözen to compile songs in a more organized manner. Folk Poets Festival, organized betwen 5-7 November 1931 by Ahmet Kutsi Tecer was joined by Aşık Veysel for the first time. With the songs he sang at the festival Veysel has contributed to compilation. After the festival a brochure, Sivas Folk Poets Festival, included some songs from Aşık Veysel and has become the first semi-official compilation in Sivas. Vehbi Cem Aşkun, in his two-volum Sivas Folklore (1940) included 23 folk songs from around the province. This is the first serious work that included Sivas songs in comprehensive ways. Cahit Öztelli, in his All Folk Songs (1972) included 26 songs while, Mehmet Özbek, in his Folklore and Our Songs (1975) included 41 songs. In the same vein, Nejat Birdoğan, in his Our Folk Songs and Their Notes (1988) included 23 songs, Salih Turhan in hisAnatolian Folk Songs (1992), published by Ministry of Culture included 7 songs and Selections From Turkish Folk Songs (1998) published by TRT included 9 songs. Hasan Soysal’a ait Sivas Songs (2000) prepared by Hasan Soysal contains 273 songs. Selahaddin Bekki has been the first person who studied Sivas songs in terms of content and musical science. The study was publkished with the name, Head on the Pillow Eye on the Road (1994). Another study in this field is Sevda Şanlı’s master thesis in 1999 entitled Sivas Folk Songs.
Cumhuriyetten sonra, Ülkemizde halk müziği alanında yapılan derleme çalışmalarında Sivas İlinin tercih edilen iller arasında daima ilk sıralarda yer aldığı söylenebilir. 1926 yılında Sivas ilinin de dâhil edildiği ilk derleme çalışmaları bugün halen sürekliliğini Sivas’ta korumaktadır. Sivas’ta bugüne kadar birçok kişi ve kurum tarafından derleme çalışmaları yapılmıştır. Buna göre; Muzaffer Sarısözen; 107 adet derlediği türkü sayısı ve bu sayı ile % 37,3 lük bir oranla ilk sırada yer almaktadır. Diğer kişiler ve kurumlar; TRT Müzik Da. Başk.; 27 türkü, % 9.4 oran, Nida Tüfekçi; 16 türkü, % 5.6 oran, Orhan Gazi Yılmaz; 15 türkü, % 5.2 oran, TRT İstanbul-Ankara Rad. Müd.; 15 türkü, % 5.2 oran, İhsan Öztürk; 14 türkü, % 14 oran, Erkan Sürmen; 9 türkü, % 3.1 oran, Arif Meşhur; 8 türkü, % 2.8 oranla sıralanmaktadır. Bunlara ek olarak; Yücel Paşmakçı, Ahmet Yamacı, Süleyman Yıldız, Necla Akben, Can Etili, Yıldıray Çınar, Metin Eryürek, Mustafa Özgül, Muhlis Akarsu, Yavuz Top, Musa Eroğlu, Rıfat Kaya, Uğur Kaya ve İhsan Öztürk gibi daha sayamadığımız birçok isim tarafından Sivas iline ait türküler derlenerek TRT Müzik Dairesi Başkanlığı arşivine kazandırılmıştır.
It is safe to say that Sivas has been a leading province for the efforts of folk song compilations in Republican era. The first efforts which started in 1926 continues today. Many compilations were made by different people and institutions. As of today, Muzaffer Sarısözen takes the leading position with 107 songs which constitute 37,3 % of the overall compilations. Other persons and institutions are Directorate of TRT Music Department; 27 songs and 9.4 %, Nida Tüfekçi; 16 songs and 5.6 %, Orhan Gazi Yılmaz; 15 songs and 5.2 percent oran, TRT İstanbul-Ankara Radio Directorate; 15 songs with 5.2 %, İhsan Öztürk; 14 songs with 14 %, Erkan Sürmen; 9 songs with 3.1 %, Arif Meşhur; 8 songs with 2.8 %. In addition to that; Yücel Paşmakçı, Ahmet Yamacı, Süleyman Yıldız, Necla Akben, Can Etili, Yıldıray Çınar, Metin Eryürek, Mustafa Özgül, Muhlis Akarsu, Yavuz Top, Musa Eroğlu, Rıfat Kaya, Uğur Kaya and İhsan Öztürk, alongside with many others that we can not mention here contributed to compilaton of folk songs and submitted them to TRT archives.
SİVAS’TA DİNÎ MUSİKİ
Sivas’ta dinî musiki kavramında kimi kalıplaşmış fikirlerin olduğu, örneğin dinî musiki denilince akla genellikle “ilahi”nin geldiği görülmektedir. İnsanların huzura ermek için dinlediği ilahiler ibadet amacıyla değil, ibadete aracı olması maksadıyla tüketilmektedir. Sivas’ta oldukça köklü bir geçmişe sahip olan dinî musikinin ilk olarak dergâh ve tekkelerde ortaya çıktığı genel kabul görmüştür. İlk üreticileri arasında Şemseddin Sivasî’nin de bulunduğu bu eserler, günümüzde profesyonel ve amatör olmak üzere iki kesim tarafından icra edilmektedir. Sözlü, yazılı ve elektronik kültür ortamlarında kendine icra yeri bulan dinî musiki eserleri, oldukça zengin makamlarda ve kimi dinî gruplar içinde farklı biçimlerde icra edilmektedir. Hece ölçüsü ile yazılmış olanları çoğunlukta olan ilahi metinleri, muhteva açısından “Allah sevgisi” merkezde olmak şartı ile oldukça çeşitlilik göstermektedir. Sonuç olarak, yapılan bu çalışma ile genelde dinî musikinin özelde ise ilahilerin halk kültürüne katkısının detaylı bir biçimde ve bağlamı da dikkate alarak incelenmesi gerektiği ortaya konulmuştur.
RELIGIOUS MUSIC IN SIVAS
The stereotype of religious music is dominated by hymnes. The hymnes are not directly prayers but as intermediaries for prayers that provide internal peace. There is a common acceptance about religious music in Sivas that it stemmed from dergahs and lodges. One of the first producers of this kind of music was Şemseddin Sivasî. Today it is performed by both amateurs and professionals. Pieces of religious music finds venue in verbal, written and electronic mediums with all the rich diversity and different performing styles.
The Hymnes, most of which were written in syllabic meter focus on Love of Allah in tersm of the context. However they still vary in content. In conclusion, this analysis indicates that any study on the contributions of religious music to folk culture must take both form and content into account.
SIVAS FOLK DANCES
Being the second largest city by the territory, Sivas is a halay city. There is a strong relevance between the character of population in Sivas and the folk dances with all their diversity. The climate of plateau shows itself in the figures of folk dance. The population here is calm, sombre and don’t get angry easily with their strong nerves. They don’t rush. So the halays in Sivas start with slow figures and then later speed up. The halays in Sivas consist of four parts; ağırlama, yanlama, yeldirme and sekme. Each part has itw own melody. Men and women do halays separately. Men do it in open spaces and enjoy it. Women prefer more confined places and indoors. While the halays of men are quick and harsh women do it in slow and soft ways. Men reflect heroism, bracery and pride with their arms, legs and faces. The chest is kept in the fore. Women mostly smile when they performs halay and move in earnest. Halays can be done with or without musical instruments. Women mostly do it without instrument and sing songs instead. Sometimes folk songs are sung with clarinet, cümbüş and percussion. At the parts that no songs are sung, zahma, a saz is played in a fast manner. There are various accounts on the number of halays with instruments: Some say that there are about 60- 70 of them, then again some say it is more than 100.
Tespitlerimize göre Sivas’ta şu oyunlar oynanmaktadır:
Tespitlerimize göre Sivas’ta şu oyunlar oynanmaktadır:
1. Abdurrahman,
2. Ağırlama,
3. Ahçik,
4. Arabacı,
5. Arnavut,
6. Çökelik,
7. Dello,
8. Dik Halay,
9. Doğanşar Halayı,
10. Hanım Esme,
11. Hafik Ağırlaması (Bkz. Koçhisar),
12. Harami,
13. Hayda Bico,
14. Horhun Bico,
15. Horoz,
16. Hoş Bilezik,
17. Hoy Nari,
18. İş Halayı (Kürt Halayı),
19. Kabak,
20. Karaduman,
21. Karahisar,
22. Karhın,
23. Kızık,
24. Koçhisar,
25. Kol Oyunu,
26. Köy Ağırlaması,
27. Kürt Halayı (İş Halayı),
28. Madımak,
29. Maro Halayı (Zara),
30. Nenni Nenni,
31. Ondörtlü,
32. Ortaköy Bicosu,
33. Özenteki (Ters Halay),
34. Paso,
35. Pınarın Başı,
36. Sallan Gel,
37. Samah (İt Bilmez),
38. Sarıkız,
39. Sinsin (Yumruk Oyunu),
40. Sivas Halayı,
41. Süpürgesi Yoncadan,
42. Sürütmeç (Yanlama),
43. Şeyhani,
44. Tamzara,
45. Temur Ağa,
46. Ters Bico,
47. Tillara,
48. Tonus,
49. Üç Ayak,
50. Yahşi Halayı,
51. Yanlama,
52. Yıkılgan,
53. Yumurtanın Sarısı,
54. Zara Diki (Dik Zara / Dik Halay),
55. Zara Karahisarı,
56. Zara Marosu,
57. Zara Tamzarası,
58. Zara Temürağası
Our findings indicate that the following halays are played in Sivas:
1. Abdurrahman,
2. Ağırlama,
3. Ahçik,
4. Arabacı,
5. Arnavut,
6. Çökelik,
7. Dello,
8. Dik Halay,
9. Doğanşar Halayı,
10. Hanım Esme,
11. Hafik Ağırlaması (See. Koçhisar),
12. Harami,
13. Hayda Bico,
14. Horhun Bico,
15. Horoz,
16. Hoş Bilezik,
17. Hoy Nari,
18. İş Halayı (Kurdish Halay),
19. Kabak,
20. Karaduman,
21. Karahisar,
22. Karhın,
23. Kızık,
24. Koçhisar,
25. Kol Oyunu,
26. Köy Ağırlaması,
27. Kürt Halayı (İş Halayı),
28. Madımak,
29. Maro Halayı (Zara),
30. Nenni Nenni,
31. Ondörtlü,
32. Ortaköy Bicosu,
33. Özenteki (Reverse Halay),
34. Paso,
35. Pınarın Başı,
36. Sallan Gel,
37. Samah (İt Bilmez),
38. Sarıkız,
39. Sinsin (Fist Game),
40. Sivas Halayı,
41. Süpürgesi Yoncadan,
42. Sürütmeç (Drifting),
43. Şeyhani,
44. Tamzara,
45. Temur Ağa,
46. Ters Bico,
47. Tillara,
48. Tonus,
49. Üç Ayak,
50. Yahşi Halayı,
51. Yanlama,
52. Yıkılgan,
53. Yumurtanın Sarısı,
54. Zara Diki (Dik Zara / Dik Halay),
55. Zara Karahisarı,
56. Zara Marosu,
57. Zara Tamzarası,
58. Zara Temürağası
Sivas halk oyunları 1940’lı yıllardan itibaren ilgiyi üzerinde toplamış, her dönemde ülkemizde revaçta tutulmuştur. Bilhassa oyunlardaki çeşitlilik, tabilik, ciddi ve vakur duruş hep takdir toplamıştır. Düzenlenen yarışmalarda daima kendisinde çekinilen grup olmayı başarmıştır. Nitekim Türkiye finallerine katılmayı başarmış ekipler çoğu zaman birincilikle Sivas’a dönmüşlerdir. Bu sonuç tesadüfî olmayıp bir emeğin mahsulüdür. Başarının adresi Sivas’taki çeşitli kurum ve kuruluşlar ve onları çalıştıran eğitmenlerdir. Sivas’ta kurum olarak yürütülen halk oyunları faaliyetlerine etkin olarak katılan derneklerin bazıları doğrudan halk oyunları derneği olarak kurulmuş, bazıları ise bünyelerinde halk oyunları etkinliği de yürütmüşlerdir. Kurulan derneklere bakıldığında, 1973’ten itibaren mutlaka en az bir dernek var olmuş ve halk oyunları eğitimi, öğretimi ve etkinliği tüzel olarak sürdürülmüştür. Bu anlamda gerek kurumların gerek derneklerin halk oyunları hizmeti ve onun gelişmesine katkıları önemli bir yere sahiptir. Sivas’ta kurulmuş dernekler şunlardır: Sivas’ta adından söz edeceğimiz bu kurum ve kuruluşlardan hatırlayabildiklerimiz şunlardır:
• Anadolu Folklor Kurumu Derneği (AFK, 2010- Faal),
• Atatürk Kültür Merkezi Oyunları Topluluğu,
• Belediye Konservatuarı,
• Cumhuriyet Üniversitesi Halk Oyunları Birimi,
• Esnaf Odası Folklor Derneği,
• Futbol Saha Komiserleri Derneği (FSKD, 1991- Faal),
• Gençlik Merkezi Halk Oyunları Birimi,
• Kültür ve Turizm Müdürlüğü Halk Oyunları Topluluğu,
• Sivas Belediye Halk Oyunları Topluluğu
• Sivas Dikimevi Halk Oyunları Ekibi,
• Sivas Fasıl Heyeti Âşıklar ve Halk Oyunları Derneği (SİFAHOD, 2001-Faal),
• Sivas Folklor Araştırma ve Turizm Derneği (SİFAD, 1986-2000)
• Sivas Halay Merkezi (SHM, 2007- Faal),
• Sivas Halk Eğitim Merkezi,
• Sivas Halk Oyunları Derneği (SİHOD, 2000-2004),
• Sivas Halk Oyunları Topluluğu Gençlik Kulübü (SİHOT),
• Sivas Halkevi,
• TCDD Halk Oyunları Ekibi,
• Töre Folklor Eğitim Merkezi (TÖFEM, 1996-2000),
• Töre Musiki ve Folklor Eğitim Araştırma Derneği (1973-1980) TÖMFED.
2011 yılı itibariyle Sivas’ta Halk oyunları alanında faaliyet gösteren kurumlar şunlardır:
1. Halk Eğitim Merkezi ve Akşam Sanat Okulu;
2. İl Kültür Müdürlüğü Kültür Merkezi;
3. Sivas Belediyesi Konservatuarı;
4. Gençlik Spor İl Müdürlüğü Gençlik Merkezi.
Sivas folk dances have attracted attention since 1940s and been popular since then. Specifically diversity, natural and serious attitudes have been appraciated. In the folk dance contests Sivas group has always been a favourite. The teams who made it to Turkey’s finals have taken gold medal to Sivas most of the time. This of course is the result of serious effort of relevant persons and institutions in Sivas. Some of the associations that join the activities of folk dances were founded as associations of folk dances and some others do folk dances alongside with other activities. Since 1973, there has always been at least one association that has carried out folk dances on institutional basis. These isntitutions and associations contributed greatly to the development of folk dances. Some associations in Sivas are as follows:
• Anadolu Folklore Association (AFK, 2010- Active),
• Atatürk Culture Ceneter Folk Dances Community,
• Municipality Conservatory, • Cumhuriyet University Unit of Folk Dances,
• Artisan’s Chamber Odası Folklore Association, • Association of Football Field Comissears (FSKD, 1991- Faal),
• Youth Center Unit of Folk Dances,
• Directorate of Culture and Tourism Folk Dances Community,
• Sivas Municipality Folk Dances Community,,
• Sivas Sewing House Team of Folk Dances,
• Sivas Delegation of Classic Music and Gleemen Folk Dances Association SİFAHOD, 2001-Active),
•Sivas Folklore Research and Tourism Association (SİFAD, 1986-2000)
• Sivas Halay Center (SHM, 2007- Active),
• Sivas Public Education Center,
• Sivas Folk Dances Center (SİHOD, 2000-2004),
• Sivas Folk Dances Community Youth Club(SİHOT),
• Sivas Public House,
• Railway Administration Folk Dances Team,
• Töre Folklore Education Center (TÖFEM, 1996-2000),
• Töre Music and Folklore Education and Reserach Association (1973-1980) TÖMFED. As of 2011, the institutions that are active in folk dance are as folows:
1. Public Education Center And Evening School of Art;
2. Provincial Directorate of Culture, Culture Center;
3. Sivas Municipality Conservatory;
4. Provincial Directorate of Youth and Sports, Youth Center
SİVASLI ZURNA SANATÇILARI
Sivas’ta düğünler eskiden evlerin bahçelerinde yapılırdı. Erkeklerin düğünü genellikle içkili olurdu. Gündüzden masalar hazırlanır, yemekler yapılır, içkiler alınırdı. Sivas’ın geçmişteki kültür hayatıyla ilgili Bir şehrin Beş Hali adında abide adında bir eser yazan Kadir Üredi, kitabında Sivas düğünleriyle ilgili de önemli bilgiler vermektedir. Bu bilgilerin konumuzla ilgili olan kısmı şu şekildedir:
“Düğüne başlamadan önce mahalle veya tanıdıkların da yas evleri varsa, düğün yapabilmeleri için yas sahiplerinden müsaade almaları törelerdendi.
Düğün için mahallenin en büyük evi hazırlanır, komşulardan kanepe, sandalye taşınırdı. Erkek düğünleri yaz ise kapı önleri veya avlularda yapılır, 3–4 gün klarnet, ud, cümbüş, keman, santur, deften oluşan saz heyetinin ritimlerine ayak uydurularak halaylar çekilir; şarkılar, türküler çığrılırdı. Gece yarılarına kadar yeme içme eksik olmazdı. Rakının yanında ciğer kavurması, cacık, fasulye piyazı, yoğurt, mevsim meyveleri ikram edilir, zengin aileler kavurma hazırlardı. Bunları düğün kâhyaları organize ederdi. Düğünlerin değişmez çalgıcıları; Kılarnetçi Zomzom, (Ahmet Turan As), Defçi Kemal (Çingenoğlu)
Santurcu Mihran, Cümbüşçü Kambur Nizo, Kemancı Çukurların Duran, Cümbüşçü Tenekeci Sabri, Udcu Körüklü Çizmeli Ahet, Rahmi, Defçi Kambur Sabri, Kambur Horin, Udcu Altın Dişli Hatice, Udcu Dalgıran Zöhre, Defçi Kör Zekiye, Kemani Çingenoğlu Hayrettin, Klarnetçi Faytoncu Şükrü, Cümbüşçü Nadir, Darbukacı Kör Erkan, Dışlığınoğlu Klarnetçi Kaleli Mahmut, Cümbüşçü Dayı Ayhan, Cümbüşçü Çulluların Helo, Cümbüşçü Katır Memmet, Kanuni Bıçakçı Kör Mahmut, Cümbüşçü Çavuşbaşılı Ali, Cümbüş ve Kemancı Hoşbilo vs. idi. Bunlar hem çalar hem söylerdi. Berber Hacı, Hırlağın Kadir, Sinsi Duran, Hölöğun Hacı halay başı çekenlerdendi. Başında gaz lambası ile oynayan Kınacı Duran Emmi düğünlerin aranan simalarındandı.
Kadın düğünlerinde, genelde kadın çalgıcılarından oluşan ekip çalardı. Ama çalgı ekibi erkeklerden oluşursa, namahrem olduklarından, büyük bir dolap veya yük kemeri konulur ya da önlerine bir perde çekilerek kadınların daha rahat oynamaları sağlanırdı. Ne var ki, tecrübeli çalgıcılar perdeyi sigara ateşi ile yakarak, kendilerine gözetleme delikleri açmaktan geri durmazdı.”
SHRILL PIPE ARTISTS OF SIVAS
Weddings used to take place it the yards of the houses. The male part of the wedding used to include alcoholic beverages. The tables used to be made ready, dishes would be prepared and drinks would be bought during the daytime. Kadir Üredi, the author of the seminal book, Bir şehrin Beş Hali, about the past cultural life of Sivas, provide important information. Some relevant infromation is as follows:
“Before starting the wedding, the families involved used to visit the houses that have mourning and get their consent. This was a traditional practice. The largest house in the neighbourhood used to be prepared for the weddings and sofas and chairs used to be borrowed from the neighbours. Male part of the wedding used to be done in front of the houses with halays in line with the rhytims of clarinet, oud, cümbüş, violin, santour and percussion for 3-4 days. Folk songs used to be sung at these weddings. Roasted liver used to be served with rakı, cacık, bean, yogurt and seasonal fruit. Rich families used to serve roasted meat. Butlers used to organize these weddings. Famous players of instruments at these weddings are: Kılarnetçi Zomzom, (Clarinet, Ahmet Turan As), Defçi Kemal Çingenoğlu (Percussion),
Santurcu Mihran (santour), Cümbüşçü Kambur Nizo, Kemancı Çukurların Duran (violin) Cümbüşçüs Tenekeci Sabri, Udcu Körüklü Çizmeli Ahmet (oud), Rahmi, Defçi Kambur Sabri (percussion), Kambur Horin, Udcu Altın Dişli Hatice (oud), Udcu Dalgıran Zöhre (oud), Defçi Kör Zekiye (percussion), Kemani Çingenoğlu Hayrettin (violin), Klarnetçi Faytoncu Şükrü (clarinet), Cümbüşçü Nadir, Darbukacı Kör Erkan (percussion), Dışlığınoğlu Klarnetçi Kaleli Mahmut (clarinet), Cümbüşçü Dayı Ayhan, Cümbüşçü Çulluların Helo, Cümbüşçü Katır Memmet, Kanuni Bıçakçı Kör Mahmut, Cümbüşçü Çavuşbaşılı Ali, Cümbüş ve Kemancı Hoşbilo. These people used to sing and play at the same time. Berber Hacı, Hırlağın Kadir, Sinsi Duran, Hölöğun Hacı used to be leaders in halay. Kınacı Duran Emmi who used to play with a gas lamp on top of his head was a popular figure at the weddings.
At the female part of the weddings female singers used to sing and play. If the instruments are played by men, they used to put something between them and women ro make sure women danced freely. However, senior instrumentalists used to use their cigarettes to burn the curtains to make peeping holes for themselves.